Cemil Baysal – Köşe Yazısı
Gün boyunca insanları selamlıyor, sohbet ediyor veya toplantılara katılıyoruz. Her iletişim bizi bir şekilde etkiler, bize değer katar veya bizi tüketir. Bize değer katan iletişimde bir yeni bilgiyi karşı tarafa iletirken, bir yeni bilgiyi de karşı taraftan alırız. Bu, bizim için hem bir kazanım hem de gün boyu bizi motive eden bir durumdur.
Bizi motive eden şeyler aynı zamanda bizi mutlu da eder ve bu mutluluğu genellikle çevremize de yansıtırız. Yıkıcı konuşmalar suçlamayı, şikâyet etmeyi, dedikoduyu ve olumsuzluğu içerir. Yaşam gücünüze zarar verirler ve tüketirler. Yıkıcı konuşmaların olumsuzluğu ifade etmekten, zaman kaybetmekten ve insanları kötü hissettirmekten başka bir amacı yoktur.
Biriyle her tanıştığımızda veya selam verdiğimizde, konuşmanın yıkıcı veya yapıcı olması için bir fırsat vardır. Yıkıcı konuşmalar yerine yapıcı konuşmaları tercih etmek gününüze daha fazla güç katacak, tutumunuzu iyileştirecek, ruhunuzu yükseltecek ve daha üretken olmanıza yardımcı olacaktır. İnsanlar mutlaka bilerek yıkıcı değildir. Çoğu zaman tek bildikleri budur, kısaca alışkanlıktır.
Olumlu çabalarla fark yaratabileceğiniz bir ortam bulmak, mutluluk seviyemiz üzerinde büyük bir etkiye sahip olacaktır.
Peki yıkıcı değil yapıcı olabilmek için o kilit kelime nedir?
Hoşgörü. Hoşgörünün bir erdem olduğunu kimse inkâr edemez. Hoşgörü, genellikle sevmediğimiz bir şeye katlanmak olarak tanımlanır. Ancak bu tanım gerçek toleransının gerisinde kalmaktadır. Birinin davranış veya inançlarını kabullenmekten vazgeçmek, hoşgörülü olmakla aynı şey değildir.
Gerçek hoşgörü açık fikirli düşünme, saygı ve empati gerektirir. Diğer insanlara ve insan grupları arasındaki ilişkiye doğal bir saygıdır. Hoşgörüyü bir şeye katlanmak olarak düşünmek yerine, hoşgörüyü her etkileşime açık fikirli ve açık bir kalple girmek olarak düşünmeliyiz. Eğer bu şekilde düşünürsek karşıdaki insanı yargılamadan önce olayların geçmişine bakıp onu anlayabiliriz.
Olan bir şeyi yıkmak kolay ama o şeyi yeniden inşa etmek zordur mottosuyla hareket ettiğimizde yargılamadan, yıkmadan, kırıp dökmeden olaylara bakabiliriz.